Bir konteyner gemisinin rotasını takip ederken, ekranda yanıp sönen o veri noktalarının aslında kime ait olduğunu hiç düşündünüz mü? Sıcaklık, nem, konum, hatta gümrük işlem süreleri... Her biri altın değerinde. Peki bu dijital altınları kim çıkarıyor, kim işliyor ve en önemlisi - kim sahipleniyor? Modern lojistik dünyasında fiziksel mallar kadar değerli bir şey var: veri. McKinsey'in 2024 raporuna göre, doğru kullanıldığında bu veriler lojistik maliyetlerini %15-20 oranında düşürebiliyor. Ancak asıl değer, binlerce sevkiyat verisinin birleştirilerek oluşturulan tahmin modellerinde yatıyor.

Günümüzde tek bir konteyner sevkiyatından onlarca farklı veri noktası elde ediliyor. Gemi rotaları, konteyner sıcaklık değerleri, gümrük işlem süreleri, liman bekleme süreleri gibi veriler, lojistik operasyonların optimize edilmesinde kritik rol oynuyor. Project44'ün 2024 finansal raporuna göre, bu verilerin işlenmiş haliyle satışından elde edilen gelirler, bazı büyük lojistik şirketlerinin toplam gelirlerinin %40'ını oluşturuyor. Bu durum, verinin artık sadece bir operasyonel araç değil, başlı başına bir gelir kaynağı haline geldiğini gösteriyor.

Büyük lojistik platformları bu veri zenginliğini ustalıkla paraya çeviriyor. Project44'ün "Liman Tıkanıklık Tahmini" hizmeti aylık 120.000€'dan satılırken, Flexport'un "Pazar Trendleri Raporları" yıllık 250.000$ gibi yüksek bedellerle müşterilere sunuluyor. İronik olan, bu raporlarda kullanılan verilerin çoğunun, platforma ücretsiz veri sağlayan küçük taşıyıcıların operasyonlarından elde edilmesi. Modern bir feodal sistem gibi: Büyük platformlar veri topraklarının efendisi, küçük taşıyıcılar ise bu topraklarda çalışan köylüler.

Küçük taşıyıcılar için durum giderek daha zor hale geliyor. Kendi operasyonlarından çıkan verilere erişmek için büyük platformlara aylık binlerce dolar ödemek zorundalar. Örneğin, orta ölçekli bir taşıyıcı, kendi taşıdığı konteynerlerin liman bekleme sürelerini görmek için ayda 5.000$ gibi yüksek bir ücret ödemek zorunda. Daha da vahimi, bu verilere erişimde yaşanan gecikmeler rekabet güçlerini ciddi şekilde zayıflatıyor. Büyük şirketler gerçek zamanlı verilerle operasyonlarını optimize ederken, küçükler günler sonra ulaşabildikleri verilerle yetinmek zorunda.

Bu adaletsizliğe karşı dünyanın farklı bölgelerinde ilginç çözümler gelişiyor. Hollanda'da 47 küçük taşıyıcı bir araya gelerek oluşturdukları veri kooperatifi sayesinde toplu pazarlık gücü elde etti. Bu kooperatif üyelerinin verilerini birleştirerek büyük platformlara karşı daha güçlü bir pozisyon almayı başardı. Benzer şekilde, Hamburg Limanı'nda pilot olarak uygulanan blokzincir tabanlı sistem, veri paylaşımında yeni bir model sunuyor. Bu sistemde taşıyıcılar, hangi veriyi kiminle ne şartlarda paylaşacağını akıllı sözleşmelerle kodlayabiliyor. Örneğin, bir taşıyıcı sıcaklık verilerini yük sahibiyle paylaşmayı kabul ederken, rota verilerini sadece belirli bir ücret karşılığında lisanslayabiliyor.

Almanya'da 2023'te yaşanan bir dava, veri mülkiyeti konusundaki belirsizliği gözler önüne serdi. DB Schenker, müşterisinin talep ettiği ham verileri paylaşmayı reddetti. Mahkeme, "işlenmiş verilerin" taşıyıcıya ait olduğuna hükmetti. Bu karar, AB'nin 2024 Data Act düzenlemesine de temel oluşturdu. Çin'de ise LOGINK platformu, tüm liman verilerini devlet kontrolünde topluyor. Bu iki farklı yaklaşım, veri yönetiminde küresel standartların henüz oturmadığını gösteriyor.

Boston Consulting Group'un projeksiyonlarına göre, 2027'ye kadar veri mülkiyeti tüm taşıma sözleşmelerinde standart bir hüküm haline gelecek. 2030 yılına gelindiğinde, veri yönetimini doğru şekilde yapamayan taşıyıcıların yaklaşık %40'ının ya iflas edeceği ya da büyük şirketler tarafından satın alınacağı tahmin ediliyor. Bu rakamlar, veri feodalizminin lojistik sektörü için ne kadar kritik bir konu haline geldiğini açıkça ortaya koyuyor.

Peki bu savaşta kim kazanacak? Cevap, lojistik sektörünün geleceğini şekillendirecek. Veri feodalizmiyle başa çıkmanın yolu, verinin gerçek değerini anlamak ve onu koruyacak stratejiler geliştirmekten geçiyor. Blokzincir teknolojileri ve veri kooperatifleri, küçük taşıyıcılar için umut vaat ediyor. Ancak bu çözümlerin başarılı olabilmesi için sektörün tüm paydaşlarının işbirliği yapması gerekiyor.

Şimdi size soruyorum: Bir konteynerin içindeki mallar kadar, onun hareket verileri de değerli mi sizce? Bu veriler kime ait olmalı? Taşıyıcıya mı, yük sahibine mi, yoksa hepimize mi? Yorumlarınızı bekliyorum... Çünkü unutmayın, bu sadece lojistik sektörünün değil, dijital çağda verinin gücünü anlamak isteyen herkesin meselesi. Veri feodalizmi, yalnızca konteynerlerin değil, hepimizin geleceğini şekillendirecek bir güç mücadelesi. 

Yorumlar

Daha yeni Daha eski