Son yıllarda küresel tedarik zincirleri, pandemi, savaşlar ve jeopolitik gerilimler nedeniyle köklü bir dönüşüm sürecine girdi. Geleneksel "en ucuza üret" modeli yerini giderek daha karmaşık ve çok boyutlu bir yaklaşıma bırakıyor. İşte bu yeni dünyada "friend-shoring" kavramı, tedarik zinciri yönetiminin merkezine yerleşiyor.

Friend-shoring, şirketlerin üretim ve tedarik merkezlerini seçerken sadece maliyet avantajına değil, aynı zamanda siyasi istikrar, stratejik ortaklıklar ve uzun vadeli güvenilirliğe odaklandığı bir model olarak karşımıza çıkıyor. Bu yaklaşım, küresel şirketlerin tedarik stratejilerini yeniden şekillendirirken, lojistik rotalarını da kökten değiştiriyor.

Özellikle teknoloji devlerinin Çin'deki üretim bağımlılığını azaltma çabaları dikkat çekici. Apple'ın Hindistan ve Vietnam'ın yanı sıra Meksika'ya yaptığı yatırımlar, Alman otomotiv devlerinin Doğu Avrupa'da Polonya ve Çek Cumhuriyeti'ni tercih etmesi, bu trendin somut örnekleri olarak karşımıza çıkıyor. Bu stratejik kaymalar, lojistik haritalarını da yeniden çiziyor.

Geleneksel Çin-Avrupa deniz hatlarındaki yük hacmi azalırken, Meksika-ABD kara sınırındaki tır trafiği rekor seviyelere ulaşıyor. Polonya'nın Gdansk Limanı, son üç yılda %40'lık bir trafik artışı kaydetti. Ukrayna savaşı sonrası Orta Koridor'un (Türkiye üzerinden Çin-Avrupa) öne çıkması ise jeopolitiğin lojistik rotalarını nasıl şekillendirdiğini gösteriyor.

Türkiye, bu yeni düzende önemli bir konuma sahip. Coğrafi avantajları, gelişmiş lojistik altyapısı ve AB ile gümrük birliği anlaşması, Türkiye'yi friend-shoring için cazip bir merkez haline getiriyor. Özellikle otomotiv, beyaz eşya ve tekstil sektörlerindeki yatırımlar, bu potansiyeli doğruluyor.

Ancak bu fırsatları değerlendirmek için atılması gereken adımlar var. Gümrük süreçlerinin dijitalleşmesi, lojistik sektöründe verimlilik artırıcı teknolojik yatırımlar ve yabancı yatırımcılar için cazip teşvikler, Türkiye'nin bu yarışta öne çıkmasını sağlayabilir. İstanbul Havalimanı'nın kargo kapasitesinin artırılması, Çandarlı Limanı'nın Avrupa-Asya transit ticaretinde merkez haline gelmesi gibi projeler stratejik önem taşıyor.

Friend-shoring trendinin geleceği ise birkaç kritik faktöre bağlı. Jeopolitik gerilimlerin seyri, maliyet dengeleri ve lojistik adaptasyon yeteneği bu süreci şekillendirecek. Özellikle ABD-Çin gerilimlerinin seyri, şirketlerin kararlarını doğrudan etkileyecek.

Türkiye'nin bu süreçteki konumunu güçlendirmek için lojistik altyapı yatırımlarını hızlandırması, dijital dönüşümü tamamlaması ve yabancı yatırımcılar için daha cazip koşullar sunması gerekiyor. Özellikle Avrupa-Asya arasındaki transit ticaretteki payını artırması, Türkiye'yi friend-shoring'in önemli aktörlerinden biri haline getirebilir.

Sonuç olarak, friend-shoring küresel tedarik zincirlerinde yeni bir dönemin başlangıcı. Bu trend, lojistik sektörüne hem fırsatlar sunuyor hem de dijital dönüşüm ve stratejik ortaklıklar gibi zorluklar getiriyor. Türkiye, coğrafi avantajlarını ve lojistik potansiyelini doğru değerlendirerek bu yeni düzende önemli bir oyuncu haline gelebilir.

Yorumlar

Daha yeni Daha eski