Gecenin bir yarısı, ıslak asfaltta kayan bir çift far düşünün. Ama içinde kimse yok. Direksiyon kendi kendine dönüyor, devasa motorun homurtusu yapay zekanın bestelediği bir senfoni gibi. Bu, bilim kurgu filmlerinden bir sahne değil; bu, lojistiğin bugünü ve yarını. Sürücüsüz kamyonlar, otonom gemiler, akıllı depolar... Verimlilik, hız ve maliyet avantajı vaat eden bu yeni çağ, hepimizi heyecanlandırıyor. Peki, o ıslak asfaltta kayan farlar, bir anlık bir sensör hatasıyla başka bir araca çarparsa ne olacak?
İşte o an, milyarlarca dolarlık teknoloji yatırımının, parlak lansmanların ve fütüristik vaatlerin sustuğu, tek bir sorunun tüm odayı kapladığı andır: "Sorumlu kim?"
Manifestomvar.com olarak biz, sadece "geliyor" denileni değil, "geldiğinde ne olacağını" konuşmayı seviyoruz. Bu yüzden bugün, otonom lojistiğin en karmaşık, en çetrefilli ve en insani yanına dalıyoruz: Hukuki sorumluluk. Bu, sadece bir kanun maddesi tartışması değil; bu, ahlakın, teknolojinin ve ticaretin kesiştiği, henüz haritası çizilmemiş bir labirent. Ve bu labirentin çıkışını bulmak, sektörün geleceğini şekillendirecek.
Kurgusal Bir Kaza, Gerçek Bir Kaos: "Gölge" Yoldan Çıkınca
Hadi bir senaryo çizelim. Titan Lojistik, filosuna yeni kattığı, son teknoloji ürünü Seviye 4 otonom kamyonu "Gölge" ile gurur duyuyor. "Gölge", yüzlerce sensörü, gelişmiş LiDAR sistemi ve milyonlarca kilometrelik simülasyon verisiyle eğitilmiş yapay zekasıyla, insan hatasını ortadan kaldırmayı vaat ediyor.
Bir Salı gecesi, "Gölge" İstanbul'dan aldığı yükle Ankara'ya doğru otoyolda ilerliyor. Hava yağmurlu, görüş mesafesi düşük. Otoyolun bir bölümü yeni asfaltlanmış ancak şerit çizgileri henüz tam olarak yenilenmemiş. Yağmurun sensörler üzerindeki yansıması, yeni asfaltın parlaklığı ve silik şerit çizgilerinin birleşimi, yapay zekanın daha önce hiç karşılaşmadığı bir "uç durum (edge case)" yaratıyor. "Gölge"nin algoritması, bir anlığına şeridin konumunu yanlış yorumluyor ve hafifçe sağa kayarak, yan şeritte ilerleyen bir ailenin bulunduğu otomobile çarpıyor. Neyse ki ölen yok, ama ciddi bir maddi hasar ve yaralanmalar var.
Polis olay yerine geldiğinde, kamyonun sürücü koltuğu boş. Alkol testi yapacak, ehliyet soracak kimse yok. İşte o an, modern çağın en büyük hukuki bilmecelerinden biri başlar. Mağdur aile, tazminat için kimin kapısını çalacak?
Sorumluluk Labirentinin Aktörleri: Mahkeme Salonunda Bir Duruşma Hayal Edelim
Bu kurgusal davada, sanık sandalyesine oturması muhtemel adayları ve onların potansiyel savunmalarını bir inceleyelim.
1. Yazılım Devi: "CogniDrive" (Yapay Zekayı Geliştiren Şirket)
- Savunmaları: "Bizim algoritmamız, mevcut verilerle ve milyonlarca saatlik simülasyonla test edildiğinde %99.9 kusursuz çalışıyor. Bu kaza, öngörülemeyen bir çevresel faktörler kombinasyonunun (yağmur + yeni asfalt + silik şerit) yarattığı istatistiksel bir anomali, bir 'uç durum'dur. Kodumuzda bir 'hata' (bug) yoktu. Ayrıca, sensörlerden gelen verinin kalitesi de bizim kontrolümüzde değil. Sensörler anlık olarak yanlış veri akışı sağladıysa, algoritmanın doğru karar vermesi beklenemez."
- Karşı Argüman: Bir yazılımı, 40 tonluk bir aracı kamuya açık yollara çıkarmak için tasarlıyorsanız, "öngörülemez" kelimesi ne kadar geçerli bir savunma olabilir? Yeterli gerçek dünya testi yapıldı mı? Yazılımın karar verme süreçleri şeffaf mı, yoksa bir "kara kutu" mu? Eğer yapay zekanın neden o kararı verdiği tam olarak açıklanamıyorsa, kusursuz olduğu nasıl iddia edilebilir?
2. Kamyon Üreticisi: "OtoMakina A.Ş." (Aracı Üreten Firma)
- Savunmaları: "Biz bir montajcıyız. Biz, 'CogniDrive'dan yazılımı, 'LidarVision'dan sensörleri ve diğer tedarikçilerden parçaları alıp bir araya getirdik. Ürünümüz, piyasaya sürülmeden önce tüm güvenlik standartlarını ve sertifikasyonları karşıladı. Eğer bir hata varsa, bu ya yazılımın kendisinde ya da sensör gibi kritik bir bileşendedir. Sorumluluk, hatalı parçayı üreten tedarikçiye aittir."
- Karşı Argüman: Ürün sorumluluğu hukuku burada devreye girer. Nihai ürünü piyasaya süren, markasını üzerine koyan ve güvenliğini taahhüt eden üreticidir. Üretici, kullandığı tüm bileşenlerin birbiriyle uyumlu ve güvenli bir şekilde çalıştığından emin olmakla yükümlüdür. "Ben sadece birleştirdim" savunması, genellikle mahkemelerde pek karşılık bulmaz.
3. Sensör Üreticisi: "LidarVision" (LiDAR ve Kamera Sistemlerini Sağlayan Firma)
- Savunmaları: "Ürettiğimiz sensörler, teknik şartnamelerinde belirtilen performans parametreleri dahilinde çalışır. Şartnamemizde, aşırı yağış ve belirsiz yol işaretleri gibi koşulların sensör performansını etkileyebileceği açıkça belirtilmiştir. Bizim sensörümüz bozuk değildi; sadece operasyonel sınırlarının zorlandığı bir ortamda çalışıyordu. Bu sınırları bilerek sistemi tasarlamak, yazılım ve araç üreticisinin sorumluluğundadır."
- Karşı Argüman: Sensörün operasyonel limitleri, gerçek dünya koşulları için yeterli miydi? Bu limitler, son kullanıcı olan filo sahibine ve üreticiye yeterince açık bir şekilde iletildi mi? Sensörün, bu tür "gürültülü" verileri filtreleyecek veya tehlikeyi bildirecek daha gelişmiş güvenlik mekanizmaları olmalı mıydı?
4. Filo Sahibi: "Titan Lojistik" (Kamyonun Sahibi ve İşletmecisi)
- Savunmaları: "Biz, sektördeki en yeni ve en güvenli teknolojiyi satın aldık. Aracın tüm periyodik bakımlarını ve yazılım güncellemelerini zamanında yaptık. İnsan bir sürücünün neden olabileceği yorgunluk, dikkatsizlik gibi riskleri ortadan kaldırmak için bu yatırımı yaptık. Biz de bu kazanın bir mağduruyuz. Teknolojiye güvendik ve teknoloji bizi yanılttı."
- Karşı Argüman: Bir işletmeci olarak, kullandığınız ekipmanın limitlerini bilmek ve operasyonel riskleri yönetmekle yükümlüsünüz. O geceki hava koşullarında ve o güzergahta otonom bir aracı çalıştırmanın makul bir risk olup olmadığını değerlendirdiniz mi? Otonom sistemin bir insan tarafından uzaktan denetlenmesi gibi ek bir güvenlik katmanı var mıydı? Geleneksel hukukta işverenin, çalışanının (sürücünün) kusurundan sorumlu olduğu "kusursuz sorumluluk" ilkesi, burada makine için nasıl yorumlanacak?
5. Devlet Kurumu (Karayolları İdaresi)
- Savunmaları: "Bizim sorumluluğumuzdaki yollar, insanlar tarafından kullanılan araçlar için geçerli olan ulusal ve uluslararası standartlara uygundur. Şerit çizgilerinin yenilenme süreci plan dahilinde ilerliyordu. Tüm altyapıyı bir gecede, henüz yaygınlaşmamış bir teknolojiye göre yeniden tasarlamamızı kimse bekleyemez."
- Karşı Argüman: Eğer bir devlet, otonom araçların kendi yollarında faaliyet göstermesine izin veriyorsa, bu araçların güvenli bir şekilde çalışabileceği bir altyapı sağlama konusunda zımni bir sorumluluk üstlenmiş olmaz mı? "Akıllı yollar" olmadan "akıllı araçları" trafiğe salmak, kazaya davetiye çıkarmak değil midir?
Gördüğünüz gibi, herkesin haklı bir savunması var. Herkes parmağıyla bir başkasını işaret ediyor. İşte bu, milyarlarca dolarlık sorumluluk labirentinin ta kendisi.
Karadan Denizlere: Hayalet Gemiler Sahneye Çıkıyor
Bu karmaşa sadece karayollarına özgü değil. Belki de daha büyük bir hukuki fırtına, okyanuslarda kopmak üzere. Uluslararası Denizcilik Örgütü'nün (IMO) "MASS" (Maritime Autonomous Surface Ships - Denizcilik Otonom Yüzey Gemileri) olarak adlandırdığı sürücüsüz gemiler, şimdiden bazı pilot bölgelerde seyir yapıyor.
Peki, binlerce konteyner taşıyan devasa bir "hayalet gemi", Singapur Boğazı gibi dünyanın en işlek su yollarından birinde bir tankere çarparsa ne olur?
Deniz hukukunun binlerce yıllık gelenekleri ve kuralları (COLREGs, SOLAS vb.) tamamen insan merkezlidir. Her geminin bir "Kaptanı" (Master) vardır ve gemideki nihai karar ve sorumluluk ona aittir. Peki otonom bir geminin kaptanı kimdir?
- Finlandiya'daki bir ofiste gemiyi uzaktan izleyen operatör mü?
- Geminin rotasını anlık olarak hesaplayan algoritma mı?
- Bu algoritmayı yazan mühendis mi?
Bir gemi tehlikedeyken, denizcilik kanunları diğer gemilerin yardıma gitmesini zorunlu kılar. İnsansız bir gemi, başka bir geminin imdat çağrısına nasıl yanıt verecek? Korsanlar tarafından ele geçirilen bir otonom geminin kontrolünü kim geri alacak? Bu sorular, mevcut deniz hukukunu temelden sarsıyor ve IMO gibi kurumlar, bu yeni çağa uygun kuralları yazmak için hummalı bir çalışma yürütüyor. Ancak teknoloji, regülasyonlardan her zaman olduğu gibi çok daha hızlı ilerliyor.
Mevcut Hukuk Neden Çaresiz? "İhmal" ve "Niyet" Olmadan Suç Olur mu?
Bugünkü hukuk sistemimizin temel taşları, "niyet", "öngörülebilirlik" ve "ihmal" gibi insani kavramlar üzerine kuruludur. Bir kazada, sürücünün alkollü olup olmadığına, hız yapıp yapmadığına, yani "makul bir insanın göstermesi gereken özeni gösterip göstermediğine" bakarız.
Bir yapay zekanın "ihmalkar" olduğunu nasıl kanıtlarsınız? Bir algoritmanın "kötü niyetli" olması mümkün müdür? Bir yazılımcı, kodunu yazarken milyonlarca olası senaryodan birini öngöremediği için "kusurlu" sayılabilir mi?
Bu noktada, en olası hukuki çerçeve "Ürün Sorumluluğu" gibi görünüyor. Yani, kazaya bir insan hatası değil, "hatalı bir ürün" neden olmuştur. Ancak bu bile çözüm değil, çünkü yukarıda gördüğümüz gibi, "hatalı" olanın tam olarak hangi parça (yazılım, sensör, entegrasyon) olduğunu kanıtlamak, sonu gelmez bir uzmanlar savaşına ve yıllarca sürecek davalara yol açacaktır. Mağdur olan aile için bu, adaletin asla gelmemesi anlamına gelebilir.
Bir de işin "kara kutu" problemi var. Derin öğrenme ile geliştirilen bazı yapay zeka modelleri o kadar karmaşıktır ki, yaratıcıları bile belirli bir kararı tam olarak neden ve nasıl verdiğini %100 açıklayamaz. Eğer bir makinenin karar mekanizmasını tam olarak anlayamıyorsak, onun adil ve güvenli olduğuna nasıl emin olabiliriz?
Çözüme Giden Yol: Yeni Kurallar, Yeni Anlaşmalar ve Cesur Fikirler
Peki, bu labirentten çıkış var mı? Elbette var, ama bu, eski haritaları yırtıp atmayı gerektiriyor.
- Özel Otonom Araç Sorumluluk Yasaları: Mevcut yasaları esnetmek yerine, birçok ülke bu teknolojiye özel, yeni ve net sorumluluk çerçeveleri oluşturmak zorunda kalacak. Kimin, hangi koşulda, ne kadar sorumlu olduğunu en baştan tanımlayan yasalar.
- Zorunlu Kapsamlı Sigorta ve Fonlar: Belki de çözüm, "kusur" aramaktan vazgeçmektir. Tıpkı bazı ülkelerdeki iş kazaları fonları gibi, otonom araç operasyonları için zorunlu bir "kusursuz sorumluluk" sigorta fonu oluşturulabilir. Kaza olduğunda, mağdurun zararı bu fondan hızla karşılanır. Daha sonra sigorta şirketleri ve fon yöneticileri, kendi aralarında üreticilerle, yazılımcılarla ve işletmecilerle sorumluluğun nasıl paylaşılacağını belirler. Bu, en azından mağdurun yıllarca mahkeme kapılarında beklemesini önler.
- Evrensel Veri Kayıt Standardı: Tıpkı uçaklardaki kara kutular gibi, tüm otonom araçların kaza anından önceki belirli bir süre boyunca tüm sensör verilerini, algoritma kararlarını ve iletişim kayıtlarını standart bir formatta saklaması zorunlu hale getirilmelidir. Bu, kaza analizini spekülasyondan çıkarıp somut verilere dayandıracaktır.
- Uluslararası Anlaşmalar: Lojistik doğası gereği küreseldir. Türkiye'de üretilen bir yazılımla çalışan Alman malı bir kamyon, Polonya'da kaza yapabilir. Bu nedenle, özellikle deniz ve hava taşımacılığında, sorumluluk rejimlerinin uluslararası anlaşmalarla uyumlu hale getirilmesi kaçınılmazdır.
Son Söz: Faturayı Eninde Sonunda İnsanlık Ödeyecek
"Gölge" kamyonun yaptığı kaza, sadece bir metal yığınının başka bir metal yığınına çarpması değildi. Bu, eski dünyamızın kurallarının, yeni dünyamızın teknolojisiyle çarpışmasıydı. Sorumluluk labirentinden çıkış yolu, daha fazla kod veya daha iyi bir sensörden geçmiyor. Çıkış yolu; daha akıllı yasalardan, daha cesur sigorta modellerinden ve küresel iş birliğinden geçiyor.
Okur Notu: Bu yazıda bahsi geçen "Gölge" adlı otonom kamyon, Titan Lojistik, CogniDrive ve OtoMakina A.Ş. gibi tüm kişi ve kurumlar ile anlatılan kaza senaryosu tamamen kurgusaldır. Amacımız, bu karmaşık hukuki ve etik sorunu somut bir örnek üzerinden daha anlaşılır kılmaktı. Unutmayın, senaryo kurgu olsa da, ele aldığı sorun ve sorduğu sorular son derece gerçektir ve lojistik dünyasının kapısını çalmaktadır.
Otonom teknolojinin lojistiği dönüştüreceği bir kehanet değil, bir gerçek. Asıl soru, bu dönüşümün enkazı altında kimin kalacağıdır. Faturayı kodlayıcı mı, üretici mi, yoksa işletmeci mi öder bilinmez ama bir şey kesin: Eğer bu hukuki ve etik boşluğu dolduracak sağlam temelleri bugünden atmazsak, bedeli ne olursa olsun, faturayı eninde sonunda yine insanlık ödeyecektir. Ve bu, bizim asla kabul edemeyeceğimiz bir gelecek. Tartışmaya devam edeceğiz.
.jpeg)
Yorum Gönder