Küresel ticaret ve lojistik, jeopolitik gelişmelerin anlık etkilerine her zaman açık bir alan olmuştur. Son olarak 21 Ağustos 2025 tarihinde Türkiye Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın liman başkanlıklarına gönderdiği talimat, Doğu Akdeniz'deki denizcilik dengelerini ve tedarik zinciri stratejilerini yeniden şekillendirecek kritik bir adım olarak kayıtlara geçti. Bu yeni düzenleme ile Türkiye, İsrail'e giden, İsrail'den gelen veya rotasında bir İsrail limanı bulunan gemilerin kendi limanlarına yanaşmasını, yükleme ve boşaltma yapmasını yasakladı.
Daha önce uygulamaya konan ticaret ambargosunun bir uzantısı olan bu hamle, sadece siyasi bir mesaj taşımakla kalmıyor, aynı zamanda freight forwarder'lar, armatörler, ithalatçılar ve ihracatçılar için acil eylem gerektiren operasyonel ve stratejik sonuçlar doğuruyor. Peki, bu karar sektörümüz için ne anlama geliyor ve paydaşlar bu yeni döneme nasıl adapte olmalı?
Kararın Kapsamı ve Stratejik Anlamı
Yasak, oldukça net ve geniş kapsamlı bir çerçeve çiziyor. Bir geminin taşıdığı bayraktan bağımsız olarak, rotasında bir İsrail limanı bulunması Türk limanlarında hizmet almasını engelliyor. Bu kısıtlama sadece yükleme ve boşaltma ile sınırlı kalmayıp, gemilere sağlanan yakıt ve kumanya gibi tüm ticari faaliyetleri kapsıyor. Kararın tek istisnası ise Türk Boğazlarından yapılan ve limanlara uğrak içermeyen masum (transit) geçişler olarak belirlenmiştir. Bu durum, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki stratejik liman konumunu bir yaptırım aracı olarak kullandığını ve bölgedeki ticaret akışını doğrudan etkileme gücünü ortaya koyduğunu gösteriyor.
Freight Forwarder'lar İçin Operasyonel ve Finansal Etkiler
Bu kararın en hızlı ve doğrudan etkilerini hissedecek olan kesim şüphesiz lojistik organizatörleri, yani biz freight forwarder'lar olacaktır. İsrail bağlantılı tüm taşımalar için Mısır, Yunanistan veya Güney Kıbrıs gibi alternatif transit limanları üzerinden acil bir operasyonel yeniden planlama zorunluluğu doğmuştur. Rotaların uzaması ve ek aktarma operasyonları, kaçınılmaz olarak navlun fiyatları üzerinde bir baskı yaratacak ve maliyet artışlarına neden olacaktır. Bu noktada müşterilerimize durumu şeffaf bir şekilde anlatmak ve maliyet artışlarını öngörerek proaktif fiyatlandırma yapmak kritik önem taşımaktadır.
Operasyonel zorlukların yanı sıra, bizlerin "due diligence" (durum tespiti) yükümlülüğü de artmıştır. Artık bir geminin sadece mevcut pozisyonunu değil, geçmiş ve gelecek rota planını da detaylı bir şekilde sorgulamak, armatörlerden teyit almak standart bir prosedür haline gelmelidir. Aynı zamanda, mevcut taşıma sözleşmelerindeki "mücbir sebep" maddelerinin bu durumu kapsayıp kapsamadığı incelenmeli, olası gecikme ve ek masraflara karşı sözleşmeler güncellenmelidir.
Dış Ticaret Firmaları Açısından Tedarik Zinciri Riskleri
Nihai malın sahibi olan dış ticaret firmaları için bu karar, tedarik zinciri güvenliği ve maliyet yönetimi açısından yeni zorluklar anlamına geliyor. Özellikle Türkiye üzerinden sevkiyat yapan firmalar için teslimat sürelerinin uzaması kaçınılmazdır. Bu durum, üretim planlamasından stok yönetimine kadar birçok süreci olumsuz etkileyebilecek bir belirsizlik yaratmaktadır. Bu kriz, firmaları tek bir ticaret koridoruna bağımlı kalmanın riskleri konusunda bir kez daha uyarmaktadır. Alternatif tedarikçiler ve farklı sevkiyat rotaları üzerine çalışmak, orta ve uzun vadede rekabet avantajı sağlayacaktır.
Sonuç ve Stratejik Yol Haritası
Türkiye'nin İsrail bağlantılı gemilere yönelik liman yasağı, Doğu Akdeniz'de kartların yeniden karıldığı bir dönemin başlangıcıdır. Bu belirsizlik ortamında proaktif, esnek ve bilgili olan oyuncular ayakta kalacaktır. Sektör profesyonelleri olarak atılması gereken adımlar nettir: Müşteriler ve tedarikçilerle sürekli ve şeffaf bir iletişim kurmak esastır. Her zaman hazır bir 'B Planı'na sahip olmak adına alternatif senaryolar ve rotalar geliştirmek zorunludur. Jeopolitik kararların dinamik doğası gereği, resmi duyuruları ve uluslararası haberleri yakından takip etmek kritik önem taşır. Son olarak, gemi takip sistemleri gibi teknolojik araçlardan ve veriden yararlanmak, bu karmaşık süreçte doğru kararlar almayı kolaylaştıracaktır.
Unutmayalım ki lojistikte her kriz, aynı zamanda yeni fırsatları da beraberinde getirir. Bu süreci doğru yönetenler, müşterileri nezdinde güvenilirliklerini artırarak ve daha dayanıklı tedarik zincirleri kurarak bu zorlu dönemden daha da güçlenerek çıkacaktır.

Yorum Gönder