2016 yılında, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı almasıyla birlikte, dünya genelinde büyük bir merak ve belirsizlik başladı. 2020 yılında Brexit’in gerçekleşmesiyle, gümrük işlemleri ve dış ticaret dinamikleri köklü bir değişime uğradı. Ben de bir ithalatçı operasyoncusu olarak, bu sürecin getirdiği zorlukları ve fırsatları yakından deneyimledim.
Brexit’in ardından, Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği arasındaki ticaretin nasıl etkileneceği konusunda birçok spekülasyon vardı. İlk başta, "Bu süreçte her şey yolunda gidecek," diye düşünmüştüm. Ancak, 1 Ocak 2021 itibarıyla yeni gümrük düzenlemeleri devreye girdiğinde, işler beklediğimizden çok daha karmaşık hale geldi. Gümrük işlemleri, daha önceki dönemlere göre çok daha fazla belge ve onay gerektiriyordu.
Müşterilerimiz, siparişlerinin durumu hakkında bilgi almak için sürekli arıyordu. "Yüklerimiz nerede? Ne zaman ulaşacak?" soruları ardı ardına geliyordu. Ben de onlara, "Brexit sonrası süreçleri en iyi şekilde yönetiyoruz, endişelenmeyin," diyerek güven vermeye çalışıyordum. Ama içimde bir belirsizlik vardı. Gümrük işlemlerinin karmaşıklığı, tüm tedarik zincirini etkileyebilirdi.
Günler geçtikçe, gümrükteki bekleme süreleri uzadı. Limanlarda bekleyen konteynerler, sanki birer "kayıp ruh" gibi, yüklerini teslim etmeyi bekliyordu. Özellikle gıda ve otomotiv sektöründeki müşterilerimiz, gerekli malzemelerin ulaşmaması nedeniyle büyük sıkıntılar yaşadı. "Bu durum, işimizi nasıl etkileyecek?" diye düşünmeye başladım.
Bir gün, ofiste otururken, bir arkadaşım "Bu durum, sanki bir komedi filmi senaryosu gibi!" dedi. Gerçekten de, Brexit sonrası gümrük işlemleri bir komedi filmi senaryosunu andırıyordu. Gümrük memurları, yeni belgeleri kontrol ederken, sanki birer dedektif gibi titizlikle çalışıyordu. "Hadi ama, bu belgeler de biraz hızlı geçsin!" diye düşündüm. Ama ne yazık ki, gerçek hayatta böyle bir senaryo yazmak mümkün değildi.
Brexit sonrası, gümrük işlemlerinin karmaşıklığı, birçok ithalatçıyı zor durumda bıraktı. Yeni düzenlemeler, gümrük tarifelerinin artmasına ve ek maliyetlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu durum, birçok firmanın fiyatlandırma stratejilerini gözden geçirmesine yol açtı. "Yüksek maliyetler, düşük kar demektir!" diye düşündüm.
Sonunda, Brexit’in getirdiği gümrük krizi, sadece bir iş kaybı değil, aynı zamanda bir ders oldu. Tedarik zincirinin her aşamasında risk yönetiminin önemini bir kez daha anladım. Gelecekte, daha dayanıklı ve esnek bir tedarik zinciri oluşturmak için daha dikkatli olmalıyız. Bu tür olaylar, dış ticaret ve gümrük süreçlerinde her zaman bir adım önde olmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Not: Bu yazı, Brexit’in gerçek gümrük etkileri üzerine kurgulanmış bir anlatımdır.


Yorum Gönder